Medya dediğin özgürce ve tarafsızca, bulunduğu ülkenin ve milletinin değerlerini ve çıkarlarını gözeten olmalıdır. Ama maalesef bizim ülkemizde genellikle tersi oluyor. Biraz hafızamızı zorlayalım…
Bir hanım efendiye, magandanın biri mini etekli diye tekme attığında medya günlerce bu haberin üzerine gitti. Elbette o çirkin olayı lanetledim. Ancak aynı medya, Gezi olayları sırasında bebeğiyle birlikte kapalı bir annenin darp edilmesini basit bir haber olarak geçiştirdi.
Genelkurmay başkanının cami yapımını sanki kötü bir olaymış imajıyla dakikalarca haberlerine alan medya. Teröre destek olanların avukatlığına soyunup, kendi ülkesinin ve liderinin aleyhine haberler yapan medya. Belirli kesimin kendisinden küçük yaştaki kızlarla evliliklerini yerden yere vuran (Yaş farkından dolayı ki bende kınıyorum), Entelektüellerin! zenginlerin ve ünlülerin kendilerinden 35-40 yaş küçüklerle hem de nikahsız yaşamlarını magazin olarak yayınlayan medya. Geçtiğimiz aylarda, bir öğretmen öğrencisinin kulağını çekmişti. Bu haber hafta boyunca abartıla bir şekilde haberleri süsledi. Elbette olayı tasvip etmiyor ve kınıyorum. Ancak aynı medya geçtiğimiz günlerde öğrenciler (öğrenci demeye dilim varmıyor ama mecburen kullanıyorum) tarafından katledilen müdür haberini basit bir şekilde geçiştirdi.
Son yıllarda öğretmenlik mesleği ayaklar altına alındı maalesef. Veliler öğretmenlere karşı inanılmaz saygısız. Öğrencilerin yanında öğretmenlere hakaretler vesaire… Ondan sonrada o öğrencilerin öğretmenlerine saygı göstermesini bekliyoruz. Bu şartlarda mümkün olur mu?
Bir lisenin önüne gidin ve bir gün izleyin lütfen. Öğrencilerin hareketlerini görseniz, ağızlarından çıkan küfürleri duysanız şaşar kalırsınız. Ben bu yaşıma geldim ağzımdan çıkmayan küfürleri kendi kulağımla duydum hem de kız öğrencilerden. O eski zamanda değiliz. Kendinden utanan gençlik yok. Öğretmene saygı gösteren, önünü ilikleyen, herhangi bir ortama öğretmen geldiğinde ayağa kalkan öğrenciler yok artık. Mahallesinden çete toplayıp okul basan, kavga eden, öğretmen döven, müdür öldüren öğrenciler var artık. (Sayıları az olsa da hala benliğini koruyan saygılı gençleri tenzih ediyorum.)
Gerçi suç onlarda değil tabi. Onları yetiştiren ebeveynlerde. Her dediklerini yapan, otobüste kendi kalkıp yerine 5-10 yaşındaki çocuğunu oturtan, kendini ifade etme kisvesi altında her türlü saygısızlıklarını görmezden gelen ebeveynlerde. Hatta çocuğunun kaydını almak istediği okulda, müdür tarafından puanı yetersiz olduğu için alınmadığında, müdüre üstümü başımı yırtarım ve bana taciz etti saldırdı diye bağırırım deyip tehdit edecek kadar alçalan ebeveynlerde. Gençler hata yapacaklar elbet. Ancak ebeveyneler onları hatalarından döndürmek yerine, hatayı sahiplenip kendileri devam ettirdikleri içindir bu kötü gidişat.
Tüm bu şartlar içinde öğretmenin durumunu düşünemiyorum bile... 7 yıl öğretmenlik yapan biri olarak, öğretmenlerimizin düşürüldüğü bu duruma çok üzülüyorum. “Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum” inancının temsilcileri; her türlü pisliği, iftirayı, çirkefliği yapan ve dahi öğretmen canına kıyan durumuna nasıl geldiler, bu duruma gelmelerinde medyanın rolü ne kadar? Onu analiz etmek gerekir bence.
İşte tüm bunlar ışığında bende diyorum ki; ”Ah öğretmenim vah öğretmenim.”
“Öğretmen, doğan güneşe benzer. Etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur.”
Selam ve Dua ile…