Çığlıklar Soğuk Çığlıklar Sessiz…

 Mahşer alanı her yer, bir ses, bir nefes aranıyor. Ya Rab canı veren sensin, alanda sen, olur anneyi oğlundan, kocayı eşinden, babayı evladından, kardeşi kardeşten, doğmayan bebeği babasından, görülemeyen murattan, ayırma.

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
13 Mayıs, Recebin 14 ü takvimden bir yaprak düşüyor, kara yüzlü ak yürekli Soma’ya… “Beş çeşit şehit var diyor yapraktan düşen hadiste. Salgın hastalıktan ölenler, ishalden ölenler, yıkıntı altında kalanlar,  boğulanlar, Allah yolunda savaşanlar. ( Buhari).” Türkiye ayakta, can pazarı yaşanıyor, ancak çoktan Cennete göç başlamış yerin binlerce metre altından…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Her gelen haber acı, her yüz buruk, her göz yaşlı. “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” yiğidim aslanım, eşim, kardeşim, amcam dayım, yârim, kara yüzlü ak elli babam. Sen yüreği yakan, kara gözlü, sen doğmamış bebeği olan, sen oğlunun sünnet davetiyesini dağıtamadan cennete göçen babam…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Tek sermayesi derdi olan, yükü ağır, gönlü geniş, her günü gurbet olan, ışığı güneşten değil baretinden alan, gün ışığına muhtaç, bir ekmeğin açı olan, sessiz toprağın altın elması, hikâyesi acı babam…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Yoksulluk kaderi, bir yudum suya, kuru ekmeğe, sıcak çorbaya muhtaç, gözleri ile konuşan, hasret kokan, yüzünde hep bir telaş, dilinde duası dinmeyen, gününe şükreden, eli kalem tutsun diye evladına yetişen babam…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Kömür karası hayalleri olan, alnına kömür karası bir ömür yazılan, emeği, alın teri ölünce anlaşılan, gözyaşını ardında bırakan, mirası bir çift sarı çizme, bir baret olan, ölüm anında bile sevdiklerine veda  iki satır karalayan, doğmamış yavrusunu emanet eden kara yüzlü benim babam…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Ölüme imza atarak koşan, kömür karası elleri ile ekmeğini tutan, emeğinin karşılığı ölüm olan, isyanı duyulmayan toprak altında yaşam süren, sözüm söz geri geleceğim diyen, aşkla evladına koşan, ölüm haberi televizyonda duyulan, yavrusuna hasret kalan, babam…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Alilerin Ayşelerin Fatmaların babaları, acı hikâyeleri kalır avuçlarında, topraktan gelir, toprağa gider sessiz kara yüzlü ak insanlar, başlarında ilk defa ismi yazılır isimsiz kahramanların, onlar hep susarlar, içi yanık kara gözlü babalar, su testileri konur üzerlerine.  Kara elmas kahramanları, memleketin yüz akları, cennete doğru kazma vuran, kendi mezarını kendi kazan isimsiz kahramanlar…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Kara gözlü ak insanlar, çocukları gülsün diye kazma sallayan, kara elması tabut belleyen, yalanlara kandım gibi görünen, yeryüzü sıcak olsun diye güneşi görmeyen, ışıktan yoksun, soluk benizli, artık kaybedecek bir şeyi olmayan, maden ocağını evi bilen, yer altında ezilenler, yeryüzüne seslenenler, ölümünde duyulanlar kahramanlar…

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Yeni yola giderken, ağır ağır umutlarını bıraktılar sessizce evlerinin bacalarına, onlar artık kara ekmek getiremeyecek, alın teri ile yoğrulmuş pişkin ekmeğini bölemeyecek yavrularına, artık gecesi kara gündüzü kara madene hapsolmayacak, artık sessiz çığlıklarında boğulmayacak,  su ve ateş gel gitlerinde yaşamayacak. Artık dar kabuklarında sıkışıp kalmayacak, kocaman yürekleri ile yürüdüler korkmadan, sadece adı değişti ölümün yaşarken ölü değil, şimdi gerçek ölüler oldular.

Çığlıklar soğuk çığlıklar sessiz…
Yeni yollara çıkarken, hayatlarında giymedikleri ak elbiseleri giydiler, ilk defa gün yüzüne çıktılar, ilk defa  omuzlar üstüne alındılar, insanların  çığlıklarını duydular, ama onlar bu çığlıklara uzaktan baktılar…Neredeydiniz demek istediler ama, sedyede çizmelerini çıkaran onurlu ak yürekli insan gibi onurlu davrandılar ve sustular…
Bizi helal edin kara yüzlü ak insanlar…Mekanınız cennet olsun

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.