Cinsel İstismarın Görmezden Gelinen Mağdurları: Öğretmenler Ve İdareciler

 Yazar meşhur bir romanına “Bir kitap okudum, hayatım değişti.” diye başlar. Bazı öğretmen ve idareciler için ise bu sözü “Bir iftiraya uğradım, hayatım değişti.” şeklinde uyarlasak yanlış olmaz. Bugün sürekli gündemde tutulmaya çalışılan ve bu yolla hükümeti zor durumda bırakmanın bir aracı olarak kullanılan ve de herkesin önyargıyla yaklaştığı, başına gelince ancak anlanabilecek, bir nevi ülkemizde çağımızın vebasına dönüşen durumla yüz yüze kalırlar: CİNSEL İSTİSMAR.
Normalde müddei iddiasını ispatlamakla mükellefken böyle bir durumda, onlardan(iftira atılanlardan) yapmadıkları bir şeyin ispatı istenir! Ancak hiçbir delil, iddiada bulunanların yaşamlar, aileleri, nasıl bir yaşamının olduğu dikkate alınmaz. Çünkü önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur.
Bu öyle yakıcı bir durumdur ki, iftira atılan kişi ve aileler perişan olur, çocukları yetim ve öksüz kalır, kolayca yüzlerce yıllık cezalar kesiliverir. Zira toplum baskısı bahane edilir, böyle bir olayda kimsenin masum olamayacağı, hele mağdur olduklarını iddia edenler kız ise kesinlikle haklı oldukları kabul edilir.
Görevi gereği her gün yüzlerce öğrenciyle muhatap oluyorlar. Yüzlerce mağdur var ve önyargılar nedeniyle seslerini duyuramıyorlar. Aslında bir milyon öğretmenin tamamı tehlike altında. Yanlışlıkla eliniz çarpsa dahi böyle bir iddiayla karşılaşabilirsiniz. Bazen haberlerde öğretmenini sevmeyen veya bir disiplin cezasıyla karşılaşan öğrencilerin sonu bazen öğretmen veya idarecinin ölümüyle sonuçlanan saldırılarıyla da karşılaşıyoruz. İnsan harcamanın en kolay yolu ise maalesef “taciz edildim” ifadesi. Deniyor ki bir kadın bir şey olmadan iffetini ortaya koymaz. Maalesef günümüzün bazı gençleri için durum o kadarda parlak değil. Okulların, özellikle liselerin içinde bulundukları durum, uyuşturucu kullanımının tehlikeli boyutlara ulaşması, özellikle bazı kız öğrencilerin sosyal medya paylaşımları da durumun vehametini ortaya koymakta. Ahlaki durumdaki aşınmanın hız kazanmasıyla maalesef bu tür iddialar kolaylıkla dile getirilir oldu. Çünkü tecavüze de tacize de CİNSEL İSTİSMAR deniyor. Bizim burada dikkat çektiğimiz husus ise tecavüz değil, taciz. Çünkü kötü niyetli bazı veli ve öğrenciler nasılsa dilin kemiği yok misali çamur at izi kalsın anlayışıyla hareket edebiliyor.
Tecavüz iftirası atamıyorlar zira tecavüzün ispatı çok kolay. Ancak Taciz sadece söze bakıldığı için İnsanlıktan nasibini almamış kişilere malzeme olabiliyor. Bu tarz şeyleri yapanlar varmı? Maalesef var ve yapanları lanetliyorum. Ancak burada hakimler vicdanen karar vermelidirler. Eğer sanığın suçlu olduğuna inanıyorlar ve ona göre karar veriyorlarsa baş göz üstüne. Ancak sırf önyargı, Medya ve mahalle baskısıyla, dosyalardaki delilleri dahi değerlendirmeden ve hatta bazen dosya kapağını dahi  açmadan karar veriyorlarsa (Ki maalesef bu tarz davalarda genellikle böyle kararlar veriliyor) adaletten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Adalet gerçek mağdurun yanında olmalıdır her daim, Mağdur olduğunu sadece ifade edenlerin değil. Adaleti savunmak, hiçbir baskı ve önyargıdan etkilenmeden dimdik durmaktır. Ben doğru bildiğimden şaşmayacağım.  Daha önceki yazılarımda da dediğim gibi inanılmaz hikayeler gelmeye devam ediyor bana ve ara ara paylaşacağım köşemde. Son medya baskısını Fatma Girik’te gördük. Bir gün önce Talat Bulut asla böyle bir şey yapmaz diyen ünlü sanatçı, baskı sonucu bir gün sonra tam tersini söyledi. Son tahlilde; kanunun yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Cezaların azlığından şikayet ediliyor oysa cezalar olması gerekenden bile ağır. Mağduriyetlerin önüne geçmek için şu tedbirler alınabilir:
1. Sadece Mağdur beyanı yeterli görülmemeli, kesin delil istenmelidir.(Burada 15 yaş sınırı getirilebilir)
2. Cinsel İstismar ismi kaldırılmalı, Tecavüz, Sözlü Taciz, Fiziki Taciz şeklinde adı açıkça belirtilmelidir ve cezalar ona göre ayarlanmalıdır. Aksi takdirde tecavüz de taciz de aynı torbaya konmuş oluyor.
3. Özellikle sarkıntılık suçu-Sözlü taciz için alt sınır olan 3 yıl, 3 ay olarak düzenlenmelidir. Üst sınır yine 8 yıl olabilir. Böylece iftiraya uğrayanlar için gelecek karartacak bir kararın önüne geçilebilir. Hem mahkeme heyetini de medyanın baskısından kurtarır. Çünkü çoğunlukla maalesef medyanın etkisiyle beraat verilmesi gerekirken bile veremiyorlar.  Vel hasıl; Hiç kimse kendini böyle durumlara sokmaz içtihadı değişmelidir. Zira 80’lerde yaşamıyoruz. Aralarında kaç kişiyle yattığı konusunda hava atma yarışında olan kız öğrencilerin olduğu devirde yaşıyoruz. Ayrıca bu tarz olaylarda ne kadar paralar döndüğünü de duysanız şaşarsınız.. Devam edecek.
Selam ve Dua ile

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.