Fıtır Sadakası-1

 Fıtr sözlükte "orucu açmak", fıtra da "yaratılış" anlamına gelir. Türkçe'de fitre şeklinde söylenen "fıtır sadakası" dinî bir terim olarak şöyle tanımlanabilir:

"Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar  mala sahip olan müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları malî bir ibadet"tir.

Fıtır sadakasına baş zekâtı ve beden zekâtı da denmektedir. Bu isimlendirmeler

onun şahsa bağlı, şahıs başına konmuş bir malî yükümlülük olması özelliğine dayanmaktadır. Fıtır sadakası, ramazan orucunun farz olduğu hicrî 2. Yılın Şâban ayında, zekâttan önce farz kılınmıştır. Dinî bir yükümlülük oluşunun  dayanağı hadislerdir. Bu hadisler aynı zamanda Hz. Peygamber devrindeki fıtır

sadakası uygulamalarını da göstermektedir. Abdullah b. Ömer'in rivayetine göre: "Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sâ‘ (ölçek) hurma ve 1 sâ‘ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir" (Buhârî, “Zekât”, 76; Müslim, “Zekât”, 12). Bu konuda Ebû Saîd el-Hudrî'den gelen bir rivayet de şöyledir: "Biz Peygamber devrinde fitreyi yiyecek maddelerinden 1 sâ‘ olarak verirdik. O zaman bizim yiyeceğimiz arpa, kuru üzüm, hurma ve keş (yağı alınmış peynir) idi " (Buhârî, “Zekât”, 74).

Yukarıdaki hadislerin yanı sıra hemen bütün kaynaklarda fıtır sadakası ile ilgili benzer anlamda başka hadisler de nakledilir. Bu konudaki hadislerin değerlendirilmesi ile dört fıkıh mezhebinde fıtır sadakası emrinin kesin ve  bağlayıcı bir yükümlülük içerdiği sonucuna varılmıştır. Ancak böyle bir  durumda farz ve vâcip terimlerini eş anlamlı kullanan ve hükmün dayanağını oluşturan delilin zannîlik ve katîliği arasında fark gözetmeyen Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler fıtır sadakasının farz olduğunu söylemişlerdir.

Hanefîler ise, ilgili hadislerin rivayet yollarını dikkate alarak fıtır sadakasının

farz değil, vâcip olduğu görüşüne varmışlardır. Hanefîler'e göre farz, kesin delil ile sabit olan hükümdür; vâcip ise zannî delil ile sabit olan hükümdür.

Ancak vâcip de farz gibi amelî yönden gereklilik ifade eder. Bunun için Hanefîler'e göre de fıtır sadakası, yerine getirilmesi gerekli malî bir ibadettir.

İfa edilmemesi dinî sorumluluğu ve âhirette cezayı muciptir.

 

A)    FITIR SADAKASININ ÖNEMİ

 

Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste fıtır sadakasının, oruçluları

gereksiz ve çirkin sözlerinden (günahlarından) arındırmak ve yoksullara gıda temini için farz kılındığı bildirilir (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 17; Müsned, II, 277). Hadisten anlaşıldığına göre fıtır sadakası, oruç tutan müslümanın, oruçluya yakışmayan davranışlarla zedelenen ibadetinin eksikliklerini tamamlar, aynı zamanda yoksulların bayram sevincine katılmalarını sağlar.

Fıtır sadakası -zekâttan farklı olarak- geniş bir mükellef kitlesi tarafından yerine getirilir. Bu sayede her müslüman, yoksul din kardeşine malî yardımda bulunmanın sevincini yaşar, devamlı bağış almanın ezikliğinden bir an için

dahi olsa kurtulur. Ramazan boyu tuttukları oruçlarla ruh yapıları güçlenen

fakirler, maddî yönden de güç kazanarak zenginlerle birlikte ve aynı coşku ile

bayrama iştirak ederler. Karşılıklı sevgi ve kardeşlik bağları pekişir; böylece

toplumda kaynaşma, paylaşma ortamı oluşur.

 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.