Yazar Ne Yazar?

 Merhabalar sevgili okurlarım. Malumunuz üzere her hafta salı günleri Yeni Ahlat Gazetesinde, 15 günde bir Mercek Haber Gazetesinde köşe yazıları kaleme alıyorum. Bazı bizi seven dostlarımızda bu köşe yazılarımızı kendi gazetelerinin köşelerine taşıyorlar (urfa63haber gibi) sağ olsunlar. İşte bu köşe yazılarım ile ilgili çok büyük kısmı olumlu, küçük bir kısmı da olumsuz ya da eleştirisel olmak üzere geri dönüşler alıyorum. Asıl konuyla ilgili yazmadan önce bir eleştiride bulunmadan geçemeyeceğim. Okuma kültürümüz maalesef günümüzde hala çok zayıf. Millet olarak okumayı çok sevmiyoruz. Özellikle sanal alemde bu kendini iyice belli ediyor. Rasgele bir resim paylaştığınızda beğeniler yüzlerce olurken, bir köşe yazısı paylaştığınızda yüz sayısına ulaşamıyorsunuz. Bu sadece benim için geçerli değil tabi, baktığımda diğer yazar arkadaşların paylaşımları da aynı durumda. Okumayı sevmemiz gerektiği kanaatindeyim.
Asıl konumuza gelecek olursak, Yazılarımızla ile ilgili eleştirilerin büyük çoğunluğunu, noksanlıkları ve olumsuzlukları dile getirmem oluşturuyor. Özellikle günümüzde yazarlık zor sanat, kimseye yaranamıyorsunuz. Gerçi yazar, yazacağı şeyleri acaba ne derler diye düşünerek yazarsa zaten yazarlık özelliğini kaybeder bana göre. Yazar, içinden gelenleri olduğu gibi, incitmeden ve kırmadan kaleme alan kişidir.
Dediğim gibi, bütün köşe yazılarımla ilgili geri dönüşler aldım. Olumlu dönüşleri anlatmaya gerek yok. Olumsuz geri dönüşlerde, yukarıda da bahsettiğim gibi, eksikleri, yanlışları ve noksanlıkları dile getirmemizden duyulan rahatsızlıklar ifade edildi hep.
Devlet kurumlarının, bürokratların veya kişilerin eksiklik veya yanlışlarını yazdığımız zaman hükümet ve AK Parti düşmanı oluyorum. Yapılan güzel şeyleri anlattığım zamanda AK Partili oluyorum. Halbuki her ikisi de değilim. Ben sadece içimden gelenleri kaleme alıyorum. Yapılan güzel şeyleri dile getirdiğim gibi, yanlışları da dile getirmem çok doğal. Üstelik o kadar çok yanlışlar yapılıyor ki, eleştirmemek elde değil. Dikkat ettiyseniz, mümkün olduğunca siyasi ve ideolojik konularda yazmamaya çalışıyorum. Taraf olmamaya ve sadece kendi doğrularımı kaleme almaya çalıyorum, olması gerektiği gibi…

Taraf olduğum ve olacağım konu; Vatan, Devlet, Bayrak ve Millettir.
Ben yazılarımı yazarken, kırıcı olmadan eleştiriler yapmaya, taş üstüne taş koyanlarında hakkını vermeye gayret gösteriyorum..
Kimi zaman çocukluğumdaki anılarımdan bahsettim, kimi zaman geçmişe duyduğum özlemden, kimi zaman günümüze ve insanlığa olan sitemlerimden, çoğunlukla da güncel konulardan. Hatırlayacağınız üzere, KOSGEB ile ilgili köşe yazım oldukça ses getirmiş, tam dediğimiz gibi olmasa da eleştirdiğimiz eksiklikler ivedilikle giderilmişti. Yine aynı şekilde, yapılandırma ile ilgili yazımdaki istediklerimizde gerçekleşmişti.
Kendi bildiğim tarzda, incitmeden, kırmadan ama eleştirerek, doğru bildiklerimi yazdım ve yazmaya devam edeceğim. Yazılarımda bilimsel dil kullanmamaya özen gösteriyorum. Halkın içinden biri olarak, halkın dilinden yazmaya çalıştım ve bundan sonrada aynı çizgide devam edeceğim İnşallah. Köşe yazılarımın aralıksız takipçilerinden olduğunu ifade eden Selim Saraç beyinde dediği gibi “Kendine has duygusu olan”  yazılarımı yazmaya gayret edeceğim.
Son tahlilde; Yazar, gelebilecek tepkileri düşünmeden, kendi inandığı doğrultuda düşüncelerini kaleme alır ve dahi almalıdır.
Aynı soruyu siz sevgili okurlarıma da sorayım; “Yazar ne Yazar?”
Okumanın alışkanlıklarımız arasında olması dileğimle…
Hoşçakalın…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.