Müslümanlar! ve Güç-3

 Merhabalar sevgili okurlarım. Geçtiğimiz haftaki yazımı; “Tüm bu verilerin ışığında Müslümanlar! ve Güç kelimelerinin bir araya gelmesi de ütopya olmaya devam edecektir vesselam” diye tamamlamış ve Türkiye ile ilgili kısmı bu haftaki yazımda kaleme alacağımı belirtmiştim. Bana göre Türkiye, Müslüman ülkeler arasında Müslümanlığı gerçek anlamda yaşayan ve insani duyguların yaşadığı ülkelerin başında geliyor.  Ancak böyle yaşayan insanlarımızın sayısı son yıllarda hızla azalmış durumda ve bu kötü gidişat maalesef artarak devam ediyor.
Bunun örneklerine geçen gün birebir yaşadığım bir olayla başlamak istiyorum. Günlerden cumaydı, ofisten hızla çıkıp namaza yetişmeye çalışıyordum. Caminin girişinde bir şey dikkatimi çekti. Aracın bir tanesi müsait yerler olmasına rağmen ısrarla cami avlusunun neredeyse içine doğru girmeye ve park etmeye çalışıyordu. Bunu ısrarla yapmaya devam edince dayanamayıp müdahale ettim. Neredeyse bizi ezecekti çünkü. Ne yapmaya çalışıyorsun, X5’inemi namaz kıldıracan diyerek tepkimi koydum. Gerçekten de sanki millete arabasını ısrarla göstermek istercesine hareket ediyordu. Benim tepkim üzerine birkaç kişi daha cesaret alıp tepki gösterince, o Müslüman! Kardeşimiz bozulup arabasıyla hızla uzaklaştı oradan tabii namazı kılmadan…
Beş on yıl önceydi, aşırı lüks araçları olan güya dindarların ve tesettürlü bayanların sayısı hızla artmıştı. Bu başlarda hoşuma gidiyordu. Bu tarz araçlar sadece sanatçıyım diye geçinenler ile bir kesimin altında olmasının yanı sıra, Cumhuriyet tarihinin bir çok dönemlerinde ezilen bir kesimin altında olması, eşitlik ve denge açısından memnun etmişti beni. Ancak yıllar geçince gördüklerim beni üzmeye başladı. O araçları kullanan veya zengin bir hayata geçen muhafazakarların çoğunluğu kendini dünya nimetlerine kaptırmaya başladı (Kişiliğini ve yaşam biçimini muhafaza edenleri tenzih ediyorum). Öyle bir davranış sergiliyorlar ki, gören küçük dağları onlar yaratmış sanır. İnsanlara tepeden bakmalar, mütevazilik yerine kendini aşırı beğenmeler, harcamalarda inanılmaz israflar ve daha neler neler… Dışarıdan baktığımızda gayet dindar ve iyi insan görünen biri, bir bakıyorsunuz hak yiyor, çalışanlarının emeğinin karşılığını ve borçlarını ödemiyor. Oysaki inandığım dediği dinimiz, mütevaziliği, alçakgönüllülüğü emredip israfı yasaklamaktadır.
Bu kadar lüks içinde yaşamak caiz değildir bana göre. Hele dünyada ve ülkemizde bir ekmeğe dahi muhtaç yüzbinlerce insan varken. Her zaman öz eleştiri yapmamız gerekir. Öz eleştiri yapmazsak bir çok örnekte olduğu gibi bizi biz yapan değerleri kaybederiz.
Tüme varım yapacak olursak, insani değerleri hızla kaybeden, inanç ve geleneğini unutan bir nesil olma yolunda hızla ilerlemekteyiz maalesef. Bakıyorsunuz herkes iyilik meleği, insancıl, dost yanlısı, dürüst ve borcuna sadık. Özelliklede sosyal medyaya baktığımızda aynen bu durumu görüyoruz. Paylaşım ve yazdıklarına bakıyorsunuz, inanılmaz insancıl ve dost yanlısı ancak gerçek hayatta o kişiyle hiç alakası olmayan biri olmadığını görüyorsunuz maalesef.
Komşusu aç iken kendisi aşırı lüks içinde yaşayan, akraba ve sevdiklerine faydalı olmak yerine kuyusunu kazımakla uğraşan, akraba ve sevdiklerinin kazanç ve sevinçleriyle sevinmesi gerekirken onu inanılmaz kıskanan ve çekemeyen, inanılmaz sabırlı olması gerekirken en ufak bir şeyde dahi esip gürleyerek kalp kıran ve insanlara zarar veren,  anne babaya içinden dahi olsa üf dememesi gerekirken onları ayak bağı olarak gören bir müslüman millet olduk vesselam.
Son tahlilde, değerlerini kaybeden, geçmişini unutan, sadece kimlikte Müslüman millet görüyorum. Bir ve beraber olmak varken mezhepsel ayrıma giden bir millet. Güçlerini birleştirmeleri gerekirken mevcut güçlerinin birbirlerine karşı kullanan Müslüman bir millet.
Tüm bu ahval ve Şeraitte, Haçlı zihniyetine karşı,“Müslümanlar ve Güç” kelimeleri yan yana gelebilir mi ne dersiniz?
Selam ve Dua ile…

 

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.