Öğretmenine Ucuzunu Al!

 Minik serçe kız, öğretmenine “öğretmenler günü hediyesini” aldırmak için adeta babasını iteleyerek evden çıkarttığı, babasının her halinden fışkırıyordu...  Minik serçe kız, bin bir çeşit tarzında olan bir işyerinde büyük bir sevinç ve heyecanla öğretmenine hediye seçmeye çalıştığı sırada babası: “Kızım, en ucuzunu al” diye ısrarla uyarıda bulundu.  Zaten aşağı yukarı her şeyin aynı fiyata olduğu bu iş yerinde, babanın ani ve ısrarlı çıkışı, minik serçe kızı, öylece dona bırakmıştı…

Artık o ısrarlı uyarılardan sonra, o minik serçe kızın, o minik elleri titreyerek ve büyük bir kararsızlıkla raflara gidip geliyordu. O, minik ellerini, her hediyelik eşyalara attığında masumca babasıyla bakışıp duruyordu. Her defasında babasının bakışlarından onay almayınca, o minik elleri, başka başka hediyeliklere titreyerek kayıp duruyordu…  

Bir ileri gidiyordu; bir geri geliyordu… Bir önündeki hediyeliklere gözleri takılıyordu; bir yanındaki hediyeliklere kayıyordu gözleri…

Minik serçe kız, adeta bir ikircik cehennemi yaşıyordu.

Ve minik serçe kızın, bu ikircik cehennemi durumu için, mutlu sona tanık olmadan, almam gerekenleri alıp dükkândan ayrıldım…

Bu yaşanılanlara 23 Kasım Pazar akşamı yani öğretmenler günü arefesinde tanık oldum.

Evet, şu çok iyi bilinsin ki öğretmeler için alınan hediyenin kaça alındığının hiçbir önemi yoktur. Zira özellikle minik serçe öğrencilerin, öğretmenlerine aldıkları hediyeyi verme sırasındaki o doğal ve o içten heyecanları ve sevinçleri her şeye değerdir.

 Hele o heyecanlı bakışlarının ardında, göz bebeklerinin ortasındaki o adeta yıldız ve yakamoz parıltısı ile oluşuveren manzara, bir başka insanı mutlu ediyor ve efsunluyor.

 İşte bir öğretmen için esas en değerli hediye de, o minik serçelerin bütün ruhunu kuşatan, o doğal heyecanları ve sevinçleridir.

Ama maalesef bu minik serçelerin harikulade doğalığını, büyüklerin tutumu ve özellikle daha da “büyüklerin” yani yetkililerin o sahte ve yapmacık açıklamaları gölgeliyor ve dolayısıyla öğretmenleri incitiyor.

Yetkililerin, her yıl o klişeleşmiş sözleri, cümleleri farklı farklı ve bambaşka bir eda ile öğretmenlerin, “öğretmenler gününü” kutlama dilekleri, esasında onların sahtelikte ne denli mahir olduklarını gösteriyor.

Dahası bir ülke düşünün, yılda bir gün öğretmenlerini hatırlasın ve gündemine alsın… Ve bu da zorunlu dolayısıyla samimiyetsiz, duygusuz ve yapmacık olsun…

Hele bir de kapitalist zihniyetlilerin adeta öğretmenlerle dalga geçer tarzındaki o trajikomik kampanyaları, ziyadesiyle yakışıksız, incitici ve onur kırıcı.

Nitekim öğretmenlerin, özellikle ders/görev başında olduğu bir zamanla sınırlı tutarak öğretmenlere, sözde “öğretmenler günü hediyesi” diye uçak biletleri indirimleri ve öğretmenleri borç bataklığına çekmek adına bankaların “öğretmenler günü hediyesi” diyerek kredi duyurularını, büyük bir hayretle ve üzülerek basında okuyoruz.

Daha da üzücü olan da, neredeyse her gün öğretmenlerin, öğrencilerden ve velilerden dayak yeme ve öldürülme haberlerini, basında okumamızdır. Dahası öğretmelerin, öğrencileri dövme yasağı, maalesef veliler ve öğrenciler tarafından, velilerin ve öğrencilerin, öğretmenleri dövebilir olarak telaki ediliyor olması ve en nihayetinde pratik bulmasıdır.

Dolayısıyla bu ülkede can güvenlikleri bile olmayan öğretmenlerin, kimse mutlu olmalarını beklemesin.

Esas acı ve manidar olan da, yetkililerin, şiddete maruz kalan ve hatta öldürülen öğretmenleri, gündemlerine bile almamalarıdır. Ve bu durum için bir çözüm arayışına girmemeleridir.

İşte bütün bunlar, bu ülkede öğretmenlere verilen değer ve dolayısıyla en nihayetinde bu toplumun geleceği olan çocukların, eğitimine verilen değeri, en somut şekilde gözler önüne sermektedir…

Evet, bütün öğretmenlerin öğretmenler günü en kalbi duygularımla kutlar, iyi mesailer/dersler dilerim…

Yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Üye değilseniz hemen üye olun veya giriş yapın.